Anasayfa Hakkımızda Kadromuz Vekaletname Çalışma Alanlarımız İçtihatlar Sorular & Cevaplar Kariyer İletişim

Yol Tarifi

İçtihatlar

Ölen kişi çocuk olsa bile destekten yoksun kalma tazminatı istenebilir

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 1986/1585 E. , 19886/2553 K. 

 

Taraflar arasındaki trafik kazasından doğma tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı destekten yoksun kalma tazminatı yönündeki istemin reddine, davacılar Ahmet ve Huriye için 65.000'er lira, Abdülbaki için 35.000 lira olmak üzere toplam 165.000 lira manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak payları oranında davacılara ödenmesine ilişkin hükmün süresi içinde davacılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:

1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir yolsuzluk görülmemesine göre davacılardan Abdülkadir'in tüm, diğer davacılar Ahmet ve Huriye'nin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2 - Dava, trafik kazasından doğan maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı Ahmet ve Huriye, davalının sebebiyet verdiği trafik kazası sonunda oğulları 17 yaşındaki Mustafa'yı yitirdiklerinden bahsile toplam 1.200.000 lira destek tazminatına hükmedilmesini istemişlerdir. Mahkeme davacıların sahip bulundukları malî imkan bakımından müteveffanın desteğine ihtiyaç duymayacakları gerekçesiyle istemin reddine karar vermiştir.

Somut olayın incelenmesine geçmeden "destekten yoksun kalma" tazminatının istenebilme koşullarından olan "destekten yoksun kalma", "destek", "bakma yükümlüğü", "bakım ihtiyacı", "bakma gücü" kavramlarıyla bu yükümlülüğün hukuki dayanağı ve kapsamı üzerinde durmakta yarar vardır.

Bilindiği gibi "destekten yoksun kalma" kavramı, ölümle sonuçlanan ve haksız eylemden doğan "zarar"ın bir türünü ifade eder. Genel anlamda zarar ise, bir kimsenin isteği dışında mal varlığında meydana gelen azalmadır. Bu azalma, mevcudun azalması tarzında olabildiği gibi, onun çoğalmasına engel olma şeklinde de olabilir ve derhal gerçekleşeceği gibi, haksız eylemin gerçekleşmesinden kısa ya da uzun bir süre sonra da meydana gelebilir.

BK. nun 45. maddesi anlamında "destek" kavramı, hukuki bir ilişkiyi (yasa veya sözleşme) değil, fiili durumu amaçlar. Yasadan veya sözleşmeden doğan bir "bakma yükümlülüğü" bulunmasa dahi, fiilen ve düzenli biçimde yardım eden ve olayların normal akışına göre eğer ölüm vukubulmasa idi az çok yakın gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse, destek sayılır. Bunlardan ilkine "gerçek destek", ikincisine "farazi destek" denir.

Bakım ihtiyacı ise, davacının zaruret ve sefalet haline düşmesini değil, sosyal seviyesine uygun olan hayat tarzını devam ettirmek için gerekli imkanlardan yoksun kalmasını ifade eder (Tekinay, Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, İst. 1963, S. 49).

Ölüm meydana gelmese idi, yakın veya uzak bir süre içinde ölenin yardımından faydalanması kuvvetle muhtemel bulunan kimselerin de maddi tazminat isteyebileceğini kabul etmek gerekir.

Destek zararının kapsamını belirlemede etken olan unsurlardan birisi de, ölenin "bakma gücüne" sahip olmasıdır. Gerçek desteğin, sahip bulunduğu veya sahip olacağı malî imkanlarıyla, destekten yoksun kalana sağlığında temin ettiği veya edeceği; farazi desteğin ise gelecekte sağlayabileceği yardımlar gözönünde bulundurulmalıdır. Zararı oluşturan bu yardımların tesbitinde, belli zamanlarda verilen veya ilerde verilmesi muhakkak olan mutat hediyeleri ve "hizmet" şeklinde yapılan yardımları da dikkate almak lazımdır. Desteğin yardımının yalnız parasal nitelikte bulunmasında zorunluk yoktur. Çünkü, ölenin hizmet edebilme güç ve kabiliyeti de para ile ifadesi mümkün olan bir malî imkan teşkil eder.

MK. nun 6. maddesi hükmünce, bu davalarda isbat yükü kural olarak davacıya düşer. Ne var ki genel yaşam deneyimlerine ve yaşamın olağan akışına dayanan kişi, artık iddiasını isbatla yükümlü değildir. Ölen çocuğun, gelecekte ana-babasına bakacağı yaşamın ve olayların normal akışı içinde beklenebiliyorsa, çocuk onlar için destektir (YHGK., 21.4.1982 gün E. 1528, K. 412). Ana ve babanın çocukları kaç tane olursa olsun, maddi durumları ne derecede bulunursa bulunsun, hatta gelecekleri, müesseselerce garanti altına alınmış bile olsa, bir gün zarurete düşüp düşmeyecekleri, çocuklarına muhtaç olmayacakları önceden kestirilemez fakat onların ilerde çocuklarının maddi desteğine muhtaç olabileceklerinin kabulü hayatın olağan akışına uygun olur. O halde küçük yaşta ölen çocuk dahi, ana babasının farazi (varsayım) bir desteği olarak kabul edilmelidir (YHGK., 17.10.1973 gün, E. 899, K. 798).

O halde, destek tazminatı istemine ilişkin bir uyuşmazlığın sağlıklı biçimde çözümlenebilmesi için, ölenin bakım yükümlülüğünün hukuki kaynağının, ölümden önce sahip olduğu veya gelecekte sahip olabileceği bakım gücünün, yapmakta olduğu veya yapabileceği yardımın mahiyet ve derecesinin, desteğini yitirenin de halen içinde bulunduğu ihtiyaç durumu ile gelecekte düşebileceği ihtiyaç durumunun titizlikle araştırılması ve saptanması gerekmektedir.

Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince:

Şahit anlatımlarına ve dosyada mevcut sair delillere göre davacıların oğlu Mustafa olay tarihinde 17 yaşında ve lise öğrencisidir. Ders saatleri dışında ve tatil günlerinde babasının leblebici dükkanında çalışmakta ve ona hizmet vermek suretiyle yardımcı olmaktadır. Davacı baba geçimini leblebicilikle sağlamaktadır. Davacı anne ise, kazancı olmayan bir ev kadınıdır. Her iki davacı bir kaç parça taşınmazda pay sahibi iseler de, bu taşınmazların niteliği ve davacılara sağladığı gelir miktarı üzerinde durulmamış ve araştırılmamıştır.

Açıklanan bu hususlar ve özellikle müteveffanın sağlığında da babasına fiilen destek olduğu gerçeği ile babanın yaşlılığında sanatını icra edememesi halinde ve ev kadını olan annenin de kocasının ölümünden sonra zarurete düşebilecekleri ihtimali çocukların ana ve babalarına yardım hususundaki Türk örf ve ananeleri ve ölenin ölmeden dahi fiilen yardım etmekte olduğu gerçeği dikkate alınmadan istemin bütünüyle reddine karar verilmiş olmasında isabet bulunmamaktadır.

Şu halde, noksan incelemeye ve hatalı değerlendirmeye dayanan hüküm bu gerekçelerle bozulmalıdır.

Sonuç; Temyiz olunan hükmün (iki) numaralı bentte yazılı nedenlerle (BOZULMASINA), davacı Abdülkadir'in tüm, Ahmet ve Huriye'nin de sair temyiz itirazlarının (bir) numaralı bendde yazılı nedenle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 20.3.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.