Anasayfa Hakkımızda Kadromuz Vekaletname Çalışma Alanlarımız İçtihatlar Sorular & Cevaplar Kariyer İletişim

Yol Tarifi

İçtihatlar

Evlilik Birliğinin Sarsılması Nedeniyle Boşanma Davası

 

Evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinde düzenlenmiş olup genel boşanma sebebidir.

 

Madde 166


·      Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

·      Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.

·     Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.

·    Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, genel boşanma sebepleri içerisinde yer almış olup, eski adı şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmadır.

 

Eşlerden, evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olması halinde, kural olarak kusursuz veya daha az kusurlu eşin diğer eşe açtığı bir çekişmeli boşanma davası türüdür.

 

Eşler arasında ortaya çıkabilecek her türlü anlaşmazlık ve geçimsizlik; evlilik birliğini temelinden sarsabileceği için bu kapsamda değerlendirilebilir dolayısıyla bu boşanma davasının açılması için gereken sebepler sınırlı sayıda değildir. Hakim; somut olay hakkındaki içtihatları ve bilimsel görüşleri dikkate alarak eşler arasında mevcut olan anlaşmazlıkların boşanma sebebi sayılıp sayılamayacağına kendisi karar verecektir. 

 

Medeni Kanuna göreözel boşanma sebepleri şunlardır:

-Zina (TMK m.161),

-Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış (TMK m.162),

-Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (TMK m.163),

-Terk (TMK m.164),

-Akıl Hastalığı (TMK m.165).

 

Çekişmeli boşanma davası, hem şiddetli geçimsizlik nedenine hem de özel bir boşanma sebebine dayalı olarak birlikte açılabilir. Bu halde, mahkeme, ileri sürülen olguların özel bir boşanma sebebi teşkil ettiğini gördüğünde öncelikle özel nedene dayalı olarak boşanma kararı verecektir. Özel boşanma sebebinin gerçekleşmediği görüldüğünde genel boşanma nedeni olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması (şiddetli geçimsizlik) nedeniyle boşanma kararı verecektir. 

İstatistik verilerine göre; ülkemizde açılan boşanma davalarının %90’ı evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle açılmaktadır.

 

 

İLGİLİ YARGITAY KARARLARI

 

 

T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/13779
Karar: 2005/17993
Karar Tarihi: 03.10.2005

(4721 S. K. m. 166)


Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden Y…. E….. vekili Av. İ…. E…. ve karşı taraf G…. E…. vekili Av. İ…. E….geldi. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalının aşırı kıskançlık gösterdiği, eşine ağır hakaretlerde bulunduğu ve aşırı şekilde alkol aldığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK. md. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.

Sonuç: Davacının temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, duruşma için takdir olunan 450 YTL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.

 

 

 

T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/5890
Karar: 2005/8164
Karar Tarihi: 24.05.2005

(4721 S.K. m.166,197,206)


Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 1- Toplanan delillerden davacı kocanın sadakatsiz davranışlarına karşın, davalı kadının da eşine sürekli olarak “p…k, ş…z, Allah belanı versin, boynun altında kalsın” şeklinde hakaretlerde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Dava, boşanmaya ilişkin olup, davalı iddianın yerinde olmadığını savunmuştur. Toplanan delillere göre davalının, devamlı olarak davacıya kişilik haklarına ağır saldırıda bulunduğu gerçekleşmiştir. Bu haksız tutum ve davranış karşısında davacı için boşanma davası açmak hakkı doğmuştur. Davacının sadakatsiz hali mahkemece ağır kusur sayılarak dava reddolunmuştur. Oysa davacının sadakatsiz davranış içinde olması davalının ona mütemadi suretle saldırıda bulunmasına hak vermez. Davanın bu sebeple reddi, neticesi bakımından davalıya bundan sonra davacıya saldırma imkanı verir. Böyle bir düşünüş bizzat ihkakı hakka imkan vermek sonucunu doğurur. Olayda bir tarafın kusurunu diğerinden ağır kabul etmek mümkün değildir. Evlilik birliği temelinden sarsılmış ( TMK. md.166/1 ) olup, iki taraf yönünden de devamı beklenemez. Bu itibarla boşanma kararı verilmesi gerekirken davanın yetersiz gerekçe ile reddedilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.

2- Kocanın bir başka kadınla yaşamak üzere evi terk etmesinden sonra kadının da ortak konutu terk edip, çocuklarıyla beraber D….r’a ailesinin yanına gittiği halen de burada yaşadığı anlaşılmaktadır. Davalı kadının ayrı yaşamakta haklılığı bu nedenle kabul edilmelidir. Türk Medeni Kanununun 197. madde koşulları oluşmuştur. Kadının bu maddeye dayanarak açtığı davanın kabulü ile yararına uygun nafaka takdiri gerekirken yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

3- Davalı-davacı kadın, Türk Medeni Kanununun 206. madde uyarınca yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece bu konuda taraf delilleri toplanıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Hükmün 1.bentte gösterilen nedenle davacı koca yararına, 2. ve 3. bentlerde gösterilen nedenlerle davalı kadın yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre temyize konu diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.05.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

 

Hukuk Genel Kurulu

2007/2-650 E.

 2007/599 K.

 

BOŞANMA

 

EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELDEN SARSILMASI

 

NAFAKA

 

4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 166 ]

 

 

Taraflar arasındaki boşanma  davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İ… 1.Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 16.02.2006 gün ve 2005/853 E- 2006/99 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 26.12.2006 gün ve 2006/6871-18412 sayılı ilamı ile;

(...Reddedilen 2001/388 esas sayılı boşanma davasından sonra evlilik birliğinin, yasanın aradığı anlamda yeniden kurulamadığı; 2005/720 esas sayılı nafaka dosyasında kadının kendi beyanı ve tanık ifadeleriyle sabittir.Türk Medeni Kanunu madde 166/son koşulları oluşmuştur.

 

Davanın kabulü gerekirken reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

 

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

 

HUKUK GENEL KURULU KARARI

 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, Türk Medeni kanunu’nun 166/son maddesine dayalı boşanma isteğine ilişkindir.

Davacı vekili, tarafların 5.2.1978 tarihinde evlendiklerini, bu evlilikten 1980 doğumlu O…, 1986 doğumlu S…., 1990 doğumlu D…. isimli müşterek çocukları bulunduğunu; davacının şiddetli geçimsizlik nedeniyle daha önce açtığı boşanma davasının sabit olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, bu kararın kesinleştiğini; kararın kesinleşmesinden sonra tarafların bir araya gelmediklerini, 3 yılı aşkın süre geçmesine rağmen ortak hayatın yeniden kurulamadığını, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürerek boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini savunmuş, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak kurulan hüküm Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

 

Mahkemece dinlenen davacı tanıkları, reddedilen önceki davanın kesinleşmesinden sonra tarafların bir araya gelmediklerini beyan etmişlerdir.

 

Davalı tanıkları ise davacı Aydoğan Şentürk'ün zaman zaman eve geldiğini, evle ilişkisini kesmediğini bildirmişlerdir. Ne var ki, iddia ve savunma ile tanıkların beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, tarafların evlilik birliği devam edecek şekilde beraberliklerinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

 

Ayrıca, davalı D….. Ş.......’ün davacı aleyhine açtığı nafakaya ilişkin davada, vekili tarafından verilen dava dilekçesinde “

“...Davalı, boşanma davasının reddedilmesinden sonra da eşine ve çocuklarına dönmemiştir. Dayalı evlilik birliğine emek ve malvarlığı ile hiçbir katkı sunmamıştır. Müvekkilem uzun süredir ayrı yaşamaktadır...” sözlerine yer verilmiştir. Bu dilekçe muhteviyatından da, tarafların ayrı yaşama, bir araya gelmeme olgusunun gerekleştiği sonucuna varılmıştır.

 

O halde Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

 

S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 19.09.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

Hukuk Genel Kurulu

2013/2-1043 E.

2013/1539 K.

D… 2. Aile Mahkemesi

TARİHİ : 15/02/2013

NUMARASI : 2012/985-2013/135

 

Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli 2.Aile Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 16.09.2011 gün ve 2011/261 E., 2011/801 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 28.06.2012 gün ve 2011/21393 E., 2012/17963 K. sayılı ilamı ile;

 

(…Toplanan delillerden davacı kocanın başka bir kadınla ilişki yaşadığı, davalı kadının da eşine tepkiyi aşacak şekilde hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Davacı dava açmakta haklı olup davalının itirazı hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşulları oluştuğu halde davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

 

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

 

HUKUK GENEL KURULU KARARI

 

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma istemine ilişkindir.

 

Davacı, davalı ile 1988 yılında evlendiklerini, daha sonra N... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1995/5 Esas 1995/7 Karar sayılı ilamıyla boşandıklarını, boşanma kararının 07.10.2008 tarihinde kesinleştiğini, aralarındaki sorunları çözebileceklerini düşünerek 23.01.2009 tarihinde yeniden evlendiklerini, ancak sorunları çözemediklerini, geçimsizliğin giderek arttığını, yaklaşık 3 yıldır ayrı yaşadıklarını belirterek boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

 

Davalı vekili, tarafların hiç uzun süre ayrı kalmadıklarını ve müşterek hayatı sürdürdüklerini, 1995 ila 2008 yılları arasında davacı eşin ağır hasta olduğunu, müvekkilinin sürekli bakım yapmak suretiyle davacının hastalığını atlatmasına yardımcı olduğunu, tarafların ayrı yaşamasının sebebinin davacıdan kaynaklandığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.

 

Yerel mahkemece, taraflar arasında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tüm kusurun sadakat yükümünü yerine getirmeyen kocada olduğu, davalı kadının davacıya karşı sözlerinin tepki olarak söylendiği, bu nedenle davalının kusursuz olduğu gerekçesi ile davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda belirtilen nedenlerle bozulmuş, yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

 

Direnme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmektedir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, mahkemece toplanan deliller dikkate alındığında, davalı kadının kusurlu kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre; mahkemece, tarafların boşanmasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü için ilgili yasal düzenlemelerin değerlendirilmesinde yarar vardır.

 

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166/I-II. maddesi;

 

“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.”

Hükmünü içermektedir.

 

Anılan madde gereğince evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için; biri objektif, diğeri sübjektif olmak üzere başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Objektif şart; evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, sübjektif şart ise; ortak hayatın çekilmez hale gelmiş bulunmasıdır.

Söz konusu hüküm uyarınca, evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kusurlu olsa dahi boşanma davası açabilir. Yani dava açabilme hakkı, eşlerden birinin kusursuz olması şartına bağlanmış değildir. Başka bir deyişle, boşanma davası açabilmek için, geçimsizlikten dolayı evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olmasının mutlaka eşlerden birinin kusurundan ileri gelmiş olması gerekmediği gibi, davacı eşin de bunda kusurunun bulunmaması şart değildir. Eşlerden her ikisi de kusurlu olsa veya her ikisinin de kusuru bulunmasa bile, yine de boşanma davası açılabilir. Çünkü evlilik birliğinin sarsılması, kusura dayanan bir boşanma sebebi değildir (Akıntürk, Turgut/Ateş Karaman, Derya; Türk Medeni Hukuku İkinci Cilt Aile Hukuku, 14. Baskı, İstanbul 2012, s:261 vd.).

 

Evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olması durumunda, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı bulunmaktadır (m.l66/II). Bu durumda, davacının davalıdan daha fazla kusurlu olduğu itiraz yoluyla ispat edilirse, davanın reddedilmesi gerekir. Bu sonuç, bir kimsenin kendi kusuruna dayanarak hak kazanamaması ilkesinden doğan bir sonuçtur(Akıntürk/Ateş Karaman; age., s:267).

 

Bu düzenlemeyle davalıya bu yolda bir itiraz hakkı tanınmış olmakla birlikte, bu hakkın kötüye kullanılmasının yaptırımı da aynı hükümde belirtilmiştir.

Gerçekten, TMK.m.l66/II son cümleye göre; itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.

 

Davalı eş, boşanmayı ciddi ve samimi olarak arzulamakla birlikte, bunu bir pazarlık aracı yaparak davacı eşten daha fazla imkan sağlamak amacıyla itirazda bulunuyorsa, burada hakkını kötüye kullandığına hükmetmek mümkündür. Bunun gibi, boşanmayı ve yeni bir hayat kurmayı arzuladığını yakın çevresine samimi olarak duyuran bir eşin, salt davacıya güçlük çıkarmak amacıyla itirazda bulunması halinde de aynı sonuca varılabilir.

 

Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 254.maddesi uyarınca aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz (HGK’nun 13.04.2011 gün ve 2010/2-751 E., 2011/96 K. sayılı ilamı). Dosyada yerel mahkemece dinlenen tanıkların beyanlarının aksi ispatlanmış değildir.

 

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; tarafların 08.10.1987 tarihinde evlendikleri, daha sonra N….. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1995/5 E., 1995/7 K. sayılı ilamıyla boşandıkları, boşanma kararının 07.10.2008 tarihinde kesinleştiği, daha sonra 23.01.2009 tarihinde yeniden evlendikleri anlaşılmaktadır.

Toplanan deliller ve özellikle tanık beyanlarından davacının başka bir kadın ile evlilik dışı ilişkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durum TMK’nun 185. maddesinde düzenlemesini bulan sadakat yükümüne aykırı davranış teşkil etmekte olup, bu nedenle davalı koca boşanmaya neden olan olaylarda ağır kusurludur.

 

Öte yandan, davacı kocanın sadakat yükümüne aykırı davranışı karşısında davalı kadının davacıya karşı sözlerinin tepki olarak söylendiğinin kabulü olanaklı olmadığı gibi, sarf ettiği sözler nedeniyle az da olsa kusuru bulunmaktadır.

 

Her ne kadar TMK. 166/II gereğince davalı eşin, daha az kusurlu olması nedeniyle açılan davaya itiraz hakkı bulunsa da tanık beyanlarından davalının da boşanmayı istediği, ancak davacı eşten daha fazla imkan sağlamak amacıyla itirazda bulunduğu anlaşıldığından, itiraz hakkını kötüye kullandığı ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, somut olayda Türk Medeni Kanunu’nun 166/2. maddesindeki koşullar oluştuğu halde yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.

Hal böyle olunca; aynı hususa işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

 

Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.

 

S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca, tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.11.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.